30 Kasım 2009 Pazartesi

Sevgi gerekli,aşk risklidir


SEVGİ GEREKLİ, AŞK RİSKLİDİR
Dr. Yusuf Karaçay

Neredeyse klasik bir münazara konusudur: Evlilikte aşk lâzım mı, değil mi? Beylik bir cevap olarak herkes “Tabiî ki lâzım” der. Oysa bence sevgi şarttır, ama aşk şart değil, hatta risklidir bile. Hemen itiraz etmeyin, önce isimlendirmeyi doğru yapalım. Kullandığım mânâda sevgi, karşısındakine ihtiyacını hissetmek, onunla beraber olmaktan mutluluk duymak, onun eksiklerini de hoşgörmektir. Aşk ise ona muhtaç olmak, onsuz olamamak, eksiklerini ise görmemektir. Böyle bir aşk, aslında sağlıksız (gözü kör de denir) bir ruh hâli değil midir? Peki sağlıksız bir duyguyla sağlıklı bir beraberlik nasıl kurulur? Depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçların abartılı aşk duygularını da azalttığını biliyor muydunuz? Saplantı düzeyindeki aşk, bir hastalık bile sayılabilir aslında.

Ama modern çağın klişelerinin dayatmasıyla, çoğu gençler aşk evliliğini en büyük hayalleri olarak kabul ederler. Bu kişilerin çoğu, aşık olduklarında karşılarındaki kişinin eksiklerini, uyumsuz yönlerini görmez, o coşkulu duygunun esiri olup mantığı tamamen bir kenara atarak yanlış evlilikler yaparlar. Aşık olmuş birisi için karşısındaki, dünyanın en mükemmel kişisidir, kusursuzdur, onun için yaratılmıştır, o olmazsa hayat boyu mutsuz kalacaktır. Oysa aşk bir duygu ve duygular da geçici olduğu için bir süre sonra aşk küllenmeye başladığında, önceleri görülmeyen yanlışlar göze batmaya başlar. Coşkuyla başlayan ilişki hüsranla biter çoğunlukla.

Aslına bakarsanız, aşık olan için bu denli riskler taşıyan bu duygu, aşık olunan kişi için bile çok rahatsız edicidir. Düşünün; siz öylesine, gelişigüzel bir söz söylüyorsunuz (“İnecek var şoför bey!”), aşığınız “Ne hoş bir cümle kurdun” diyor. Siz sıradan gündelik bir davranışınızı yapıyorsunuz, o “Ne güzel içiyorsun çorbayı!” diyor. Böyle olduğundan büyük görülmek insanı rahatsız etmez mi sizce? İlişkinin doğallığını, davranışların içtenliğini öldürmez mi?

Zaten o yüzden değil midir ki, çılgınca aşık olunanlar genellikle aşıklarına karşılık vermez, acı çektirir? “Delice sevdim, ömrümü verdim” diye başlayan şarkılar, “O beni sevmedi, kalbini vermedi” diye devam etmez mi hep? Tesadüf değildir bu. Aklı başında hiç kimse, olduğundan büyük görülmek, hak ettiğinden fazla ilgi ve sevgi görmekten mutlu olmaz—kısa süreli bir zevk dışında.

Üstelik bu tip gerçekçi olmayan sevgiler, abartılı hayranlıklar, yöneldiği kişinin zihnine “Ben onun zannettiği gibi mükemmel değilim. Öyle olmadığımı fark ettiğinde ne olacak?” tedirginliğini kazır. Böyle seven, sevdiğini zorlu bir cendereye sıkıştırmıştır aslında. Ve göğe çıkaranlar, hayallerinin gerçek olmadığını görünce ortada bir yerde kalamaz, bu kez de yerin dibine batırırlar sevdikleri(!) kişiyi. Büyük beklentiler büyük hayal kırıklıklarını hazırlar.

Siz siz olun, eğer karşınızdaki size olduğunuzdan daha fazla kıymet veriyorsa, sizi olduğunuzdan mükemmel görüyorsa, size sırılsıklam aşıksa, uzaklaşın ondan.
Dozunca seven, hatalarınızı da gören, ama iyi yönlerinizin hatırına onları affeden, sizden abartılı şeyler beklemeyen, zorlamayan, destekleyen bir sevgi çok daha güzel değil mi?

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ilişkilere dair okudugum en güzel yazı, teşekkürler
Adil.